Küçük İskender Sözleri

Küçük İskender Sözleri, Küçük İskender Sözleri Twitter, Küçük İskender Sözleri Facebook, Küçük İskender Sözleri 2017, En iyi Küçük İskender Sözleri;
Sevgilim, sevdanın sevdaya ettiğini etmez et, kemiğe!
Tahterevalliden ilk kim kalkarsa yırtar, öbürünün kıçı yere vurur!
Bu gece alkolle sabahla; ona de ki: ben kanıma kırmızı rengi veren kişiyi kaybettim.
Ayrılmak mı istiyorsun? Sabaha karşı kalkan ilk uçakla git mesela. Ben bir kadeh daha içersem pilot olurum bindiğin uçağa.
Bazı kızları yeni açılan mağazalara benzetiyorum, bekledikleri ilgiyi görmeyince zararına veriyorlar.
Aşkı yüksek yerlere kaldırmalı ve üzerine şu not yazılmalı; ‘Alçak’ların ulaşamayacağı yerlere saklayın.’
Geri gelmemelisin. Ya olduğun yerde kalmalısın ya da gittiğin yerde. Sen bu hayatta gördüğüm en hoş’çakal’sin neticede.
10'suzum ama. 100'süz değilim.!
Ben zilzurna sarhoş olsam da yaşadıklarımdan çıkarken hesabı ödeyecek kadar ayığım.
Ben bir silahım! Ama hiçbir silah yaralamaz insanı, bir başka insan olmadan!
Tabiatın güzelliğine bak! Dedim. Ağaçlardan hiçbir şey göremiyorum dedi.
Yaptığım sakanın ardından gözlerimin içine bakıp, “aşk olsun” dediğinde “keşke!” diyebilmek için can atıyordum.
Bilirsin beceremem yaşamayı. Bir damla su olsam, gider rakıya damlarım..
Her aşkta dönme dolaptayım ve kesiliyor elektrik ben en tepedeyken.
Her rengin bir kişiliği vardır. Her kişiliğin de bir rengi. Ben senin rengini buldum. Kahperengi.
Hiçbir lokantada tek başınıza oturabileceğiniz şekilde dizayn edilmiş masa bulamazsınız, toplum sizi yalnızlıktan kurtarmak için gerekirse ruh sağlığınızla oynar.
Affedilen vazgeçilendir. O, affedildi. Çünkü ondan vazgeçildi!
Okeyde beklenen son taş gibisin. Biliyorum beklemekle gelmezsin. Zaten gelme çünkü sen gelirsen ben biterim.
Gittiğinde “Boş ver dünyanın sonu değil ya” diyen dostlarıma, benim dünyamın senden ibaret olduğunu nasıl anlatabilirdim ki.
Bir silahın şarjöründe tanışan iki soğuk mermi gibi, aynı bedene sıkılan iki el kursun gibi, katille kurban arasında o birkaç saniyelik telaşla sevmiştim seni.
Eğer benim olsaydı sana zaman hediye ederdim. Elimde değil. Ancak şimdi sana koca bir boşluk getiriyorum kucağımda. İçinde saf sözcükler ve dağılmış bir ben olan. Zamanlı zamansız. Tamamen senin. İstediğin gibi doldur. Sevdiğin kadar anla, anladığın kadar sahip ol!
İlla 3. şahıslar girecekse aramıza, minik parmakları olan bir kızımız olsun!
Bir plak olsam. Zeki Müren çalsam, bozulsam. Aynı yerde takılsam, hep tekrarlasam. Elbet bir gün buluşacağız.
Sigarayı bile kıskanırdım; kalbine giden yollara uğradığı için.
Annem: neyin var? Diyerek böldü sessizliğimi. Bende gittiğini ve kaybettiğimi söyledim. O da saçlarımı okşayıp; “Üzülme evladım! Cana geleceğine mal’a gelsin” dedi.
Sevmek ifade edebilmek kadar ifadeyi unutmamaktır da.
Her şeyi geriye saymaktan yorgunum, kaç intiharım varsa o kadar sevgilim var.
Sanma ki adını ağzıma alıyorum diye seni seviyorum. Dudak tiryakiliği benimkisi seni içime çekmiyorum.
Toprak olsam üstüme basmayacaksın, hava olsam içine çekmeyeceksin. Öyle düşmansın!
Benimle oynadın, bir tür yükseldin; aferin! Şimdi git onunla oyna. Ama yanarsan yine benden başlama.
Gelin arabasının önünü kesen çocuklara verilen zarf gibi, bomboş çıkıyorum sana her ne kadar plakasında mutluyuz yazsa da.
Belki de en sevdiğim sakarlığın, gözlerime takılıp yüreğime düşmendi.
Senden evet cevabı alana kadar kendini yırtan sonra havalara giren canlıya “erkek’ denir.
Aşk, bozuk bir pusuladır; seni yanlış bedenlere götürür.
Birini kaybetmek istiyorsanız onu çok sevin yeter.
Meyve vermeyen tek ağaç darağacıdır.
Bana yol vermeyi düşünmeden önce sana verdiğim yolda yürümeyi öğren.
Sağlaması yapılmış bir çarpım gibiyiz sevişmelerden sonra: ikimizden biri sıfır olsa, diğeri ise istediği büyüklükte bir sayı; farketmeyecek sonuç sıfır.
Şeytan, tanrının mastar halidir.
Bugün kitap izledim, film okudum, müzik yedim, yemek dinledim. Aklım sendeydi, hiçbir şeyi doğru yapamadım, şaşkınım.
Ayır bizi hakim bey! Zaten görücü usulü evlendik. Ne ona sordular bunu alır mısın diye? Ne de bana sordular, Dünya’ya gelir misin diye.
Yolun açık olmasın sevgili. Nasıl olsa önün açık her türlü bulursun sen yolunu.!
Sigarayı bıraksam diyorum, tamamen sana başlasam. Sen daha çabuk bitirirsin işimi, böyle çok yavaş ölüyorum.
Soğuk ve şekersiz çay gibisin, ne içimi ısıtıyorsun, ne ağzımda güzel tat bırakıyorsun, sadece uykumu kaçırıyorsun.
Telaffuzu zor bir kelime gibi unutacağım seni. Çünkü telafisi yok insanın! Ve insan bir insanla yenileyemez kendini!
Aşkı dövmek lazım kalbe terbiyesizlik ettiğinde!
Uyurken seni izlemek vardı şimdi. Kokunda sarhoş olmak. Seni uyandırmak için can atmak ama kıyamamak.
Benim gibisini bulamaz demişsin haklısın senin gibi şerefsizi mumla arasam bulamam.
Aşk, ağır iştir: emekli olamazsın, sigortası yoktur, ikramiye alamazsın, yıllık tatil izni verilmez, greve kalkıştın mı yersin sopayı, her dakika lokavt tehlikesiyle burun burunasındır, kaza riski yüksektir, amatörce uğraşılır! Aşk, ağır iştir! Yol boyunca bunları şoföre dayatamazsın. O, uykuya yenilmek üzeredir, sen ise rüyaya!
Gidiyormuş: ağırlaşır yağmurun iade etmediği karanlık bırak gitsin: hiçbir caddeye çıkmayacak o sokak artık.
lQ’lar eşit olmadıkça, insanlar eşit değildir.
Suçumu cezama ikiz sayarken hakim, bari beklenmeyen şahit ol sevdama. İdamıma elin boş gelme. Kendinle gel!
Erkeklerin doğuştan bildiği ana dil. İlgisizce.
Sevgilim seni anlatmaya tutulmuş bir güneş saatinden apaçık başlamalı.
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır öküzü değil. Neden dönmediğini şimdi anladım.
O kadar düşledim ki seni sevgili, yitirdin gerçekliğini.
Bir kadın aşka inanmıyorum derken, aslında tek bir şey söylemek istiyordur: hadi beni aşka inandır.
Seni Babil’in asma bahçelerinde astım bak bakalım dünyanın kaçıncı harikasısın!
Anlamadım. Ben mi iyileşmemiş yarayım, herkes mi keskin bıçak? Sormadım. Sadece kanadım.
Beni bir öküz sanma sakin sevgili, çünkü sen, o kadar hülyalı bir tren değilsin..
Öyle bir yerin düşünü gördüm ki: insanlar, sabah uyandıklarında hâlâ hayatta olduklarını fark edip, günaydın demeden önce birbirlerini öpüyorlardı.
Bu aşkın gelirinin yarısını sağır sultana bağışladım, duymazlıktan gelip seni, gitsin kulağını açtırsın, diğer yarısını sana bıraktım, kendine protez aşıklar alırsın.
Giderken sana ‘hoşçakal’ demek istedim. İhanetin aklıma geldi ‘hoştçakal’ diyebildim.
Kalbim kırık. Dikkat et elini kesmesin!
Bırak şimdi yanaklarımı dudaklarımı. Gücün yeterse yüreğimden öp beni.
Dönerse senindir dönmezse zaten hiç senin olmamıştır diye bir şey yok. Dönecek! Bir katil olay mahaline mutlaka geri döner.
Biz ayrı dünyaların insanlarıyız dedi. Aman Allah’ım! Üzüntüden kahrolacağım. Ben iki dünya olduğunu sanan bir malı mı sevmişim?
En basit yalanları gözüme bakarak söyleyen ahmaklar tanıdım. Bense onların cahil cesaretlerine ve kuş beyinlerine hayrandım.
Attığın tüm zarlar kaybettirdi bana. Hani sen benim düş-eşimdin.
Ağzı tabanca, dudakları namlu, sözleri gece mermisi!
Bana geleceğin günün adını tıp çok önceden koymuş meğer; ‘kıl dönmesi’
Gözümü bağlayıp atsalar sırtımdan itip; yine senin yanına düşerim, yer çekimi değil, yar çekimi.
Git gidebildiğin yere kadar. Bu liman da kaybettiğim ilk gemi sen değilsin. Ama şunu unutma! Rıhtımda kalanı değil, çekip gideni vurur fırtına.
Kalp bu ulan! Yok öyle bir arkadaşa bakıp çıkmak!
Bir insanı kaybetmek istiyorsanız çok sevin, kendiliğinden gider zaten!
Bir erkeğin en lezzetli yeri ‘ basının eti ‘ sanırım. Bu kadar kadın yanılıyor olamaz zira.
Sevgilim ‘beni aldatıyor musun dedi’ , hayır onu aldatıyorum dedim. Afalladı!!
Ne komünizm, ne kapitalizm, ne ateizm, ne sosyalizm. Kısmetsizim!
Kahvenden bir yudum bile almamışsın; korktun mu beni kırk yıl sevmekten?
Çek bakışlarını gözlerimden, aşk bu şeytan doldurur.
Özne olmayı bırakıp zamir oldum, edat oldum, yüklem oldum. Ama senin gibi, aşk ile ihanet arasına bağlaç olmadım asla.
Bazı kadınların şövalye sandıkları adamların, aslında alüminyum folyo ile kaplanmış denyo olduklarını görmeleri baya zaman alıyor.
Şimdilerde elimde bir bıçak “sevdiğin kadar sevilirsin” diyen yalancı şairi arıyorum .!
Seviyorum affet dedi ya, o an insanın sadece ağzıyla gülmediğini anladım.
Kim demiş ki, en büyük aşklar nefretle başlar diye, benim en büyük nefretim bir aşkla başladı.
Eros, yaşlandın mı? ! Ok’un gideceği yeri göremiyorsun. Ya bir imkansıza, ya da bir hayırsıza denk getiriyorsun.
Seninle ben bir çaydanlık gibiyiz. Ben üst kısmıyım sen alt kısmı. Hani büyüksün ya ! Aramızdaki fark ise şu; ben sensiz de demlenirim, ama sen bensiz ancak şu kaynatırsın.
Sana kemik değil; aşk verdim. Şimdi itlik yapmanın alemi yok gitme diyorsam gitme.
Evde kedi, köpek beslemekle hayvansever olunmaz. Hayvansever dediğin benim gibi koynunda yılan besleyecek..
Yüreği olmayanın kalbimi kırmasına müsaade etmem. Beni bir saniyede unutanı, ben iki saniye ile şereflendirmem.
Sonsuzluk istedim Allahtan! Sanırım “s” yi biraz sessiz söyledim. Şimdi ” onsuzum.
Artık aramızdaki uzaklıktan sık bir matem giysisi diktirebilirsin kendine! Bir tek hücreni bile istemiyorum. Televizyonumun çekmediği bir kanal gibisin çünkü. Sen git, bambaşka hayatların yatak odalarında sıradan insanların tenlerini süsle!
Offff..dedi. Ne oldu? Dedim hiiiiiç, dedi. Herşeyi bırak gel benimle, dedim. Olur mu? Dedi. ..-topu topu bi tabak fazla koyarız soframıza, dedim. Olmaz, dedi. Neden? Dedim. Aynı tabaktan yeriz, dedi. Bir daha sevdim.
Bir bayanın gözyaşının akmasına sadece soğan değil, bir ‘hıyar’ da neden olabilir.
Kadınlar mı zeki yoksa erkekler mi diye merak edenler! Havva bir elmayla kandırmış Adem’i.!
Karpuz seçerken gösterdiğimiz özenin yarısını sevgili seçerken de gösterseydik, bu kadar kelek aşklar yaşamazdık..!
Bulutlar: kuşların konuşma balonu.
Ah o tipine kurban olduğum.. Birde tipine yakışır bir yürek taşısaydın..
Kirpiklerini kıskanasım geliyor meselâ; gözlerine benden daha yakın diye.!
Kötü yola düşmüş gecelerden geliyorum. Kusura bakma gözlerim biraz kirli.
Annem sürekli “hiçbir şey yemiyorsun, kurudun kaldın” deyip duruyor; ben ne kazı..klar yiyorum kimse bilmiyor..!
Kaldır başını aşk belden yukarıda sevgili!
Ağlıyor musun?’ diye soruyor giderken utanmadan. Yok, yanlış yerden işiyorum aptal!
Beklemekte olduğun şey, ancak onu beklemeyi unuttuğunda gerçekleşir. Bu, evrenin ‘sen bakarken soyunamıyorum’ deme şeklidir.
Şimdi aynı bardaktan şu içemiyoruz! Ben bunu biliyorum, şu biliyor, bardak biliyor; bir sen bilmiyorsun!
Neden bu kadar yalnızım, diye sordum tanrıya. Senin ağacından orman olmaz, diye yanıtladı.
Normalde 2 gün zar zor giden telefonun şarjı, artık 5 gün gidiyorsa yalnızsındır.!
Erkek olmak doğuştan gelen bir alın yazısı olsa da, adam olmak her erkeğe nasip olmuyor.
Bana benden iyisini bulamazsın diyen sevgilim.. Ne gemiler yaktım ben, kıçı kırık bi sandalın lafı mı olur.
Dünyanın en uzun gecesi 21 Aralık değil, beni terkettiğin gecedir.
Şimdi sen gittin ya, şairin dediği gibi herkesi sana benzetiyorum. Bu da mı o şerefsiz acaba diyorum!.
Buz tutmuş bir ruhum ben! Erirsem geri dönemem!
O kadar güzel unutmuştun ki beni, hatırlatmaya kıyamadım.
Bırakın bu ayakları. Kaçınız, çırılçıplak bedenler karşısında yalnızca gözlere baktınız. Sorsalar, güya hepiniz aşıktınız..
Hiç görüp, dokunup, öpmediğin birine aşık oldun mu? Olsan bilirdin aşkın ne olduğunu.!
Sıkı sıkı tembihlerler. Unut onu, aklına bile getirme, çıkar kafandan, hafızandan sil. Sanki seven beynimizmiş gibi.
Duydum ki böbreğinde taş varmış sevgili. Kesin kalbinden düşmüştür.
Sen bir defa olsun ‘seni seviyorum’ yalanını at; melekler günahını bana yazsın, olur mu?
Aklını başından almak istemiyorum, mümkünse aklı başında birini alayım ben..
Beni unut diyorsun ya; bu bana imkansız geliyor. Çünkü seni unutmam için, hatırlamam gerekiyor.
Senin için olurum’ dedi. ‘Benim için zaten oldun’ dedim. Cesedini alıp çıktı.
Hadi simit satanı anladım, kestane satanı da. Peki ya dost satan, o da mı ekmek parası?
Yemin ederim ki seviyorum’ dedi. Anladım; dinden imandan da soğutacak şerefsiz.
Sorun ilişki durumu değiştirecek birini bulmak değil, hayatını değiştirecek birini bulmak.
Hatırlıyor musun bana armağan ettiğin ilk şarkıyı, ‘ölünce sevemessem seni’ ulan! Hayattayken bile sevmedin ki…
Bilirsin beceremem yaşamayı. Bir damla su olsam, gider rakıya damlarım…
Öyle bir yerin düşünü gördüm ki: insanlar, sabah uyandıklarında hâlâ hayatta olduklarını fark edip, günaydın demeden önce birbirlerini öpüyorlardı.

0/Yorum Yapabilirsiniz/Yorumlar

1. İçerik konusuyla alakalı olmasına özen gösterin.
2. Aktif link bırakmayın. (Hemen silinir!)
3. Yazım ve dil bilgisi kurallarına uymaya çalışın lütfen.

Daha yeni Daha eski